DÖNEMİNDEKİ ÖNEMLİ OLAYLAR (1785-1859)
1783 Sophie von Laroche (Bettina von Arnimin büyükannesi) Mutlu Seyahat adlı romanı yayınlar.
1789 Goethenin oğlu August dünyaya gelir.
1792 Mary Wollstonecraft Kadın Haklarının Savunusunu yazar.
1804 George Sandın doğum yılı.
1806 Şair Karoline von Günderode intihar eder.
1807 Bettina von Arnim Goetheyi ziyaret eder. Mektuplaşmaya başlarlar.
1812-1822 Grimmin Çocuk ve Ev Masalları yayınlanır.
1831 Berlinde kolera salgını.
1850 Prusyada kral tarafından onaylanan anayasa yürürlüğe girer.
"HAYATTAKİ TEK BÜYÜK KAZANCIM KENDİM OLARAK KALMAKTIR!"
Büyükanneleri tarafından kucaklanmış üç genç kız bir ayna önünde durmaktadırlar. "Hepsini anımsadım, ama parlayan gözleri, al al yanakları, ince lüle lüle saçları olan birini anımsayamadım. Onu tanımıyorum, ama kalbim onun için çarpıyor. Böyle bir yüzü rüyamda sevmiştim... Bu yaratığı izlemeliyim."
On üç yaşında kendisini aynada ilgiyle seyrettiği anı böyle anlatır Bettina Brentano. O zamana kadar iki kız kardeşi ile Fritzlardaki Ursulinen Manastırında yaşamıştır. Manastırda ayna bile olmadığını söyler. Demek ki Bettina kendisiyle ilk defa o an karşılaşmıştır. On iki çocuğun yedincisi olan Bettina Brentanoyu ebeveynlerinin ölümünden sonra Offenbachtaki büyükannesi yanına alır.
Sophie von Laroche, Sternheimlı Genç Kızın Hikâyesi adlı mektup-romanıyla, Almanların ilk kadın yazarıdır. Bettinanın eğitimini üstlenen bu kişilikli kadın, zamanın birçok edebiyatçısı ile arkadaştır. Örneğin, günün birinde Bettinanın büyükannesinin "Cırcır Böceği Kulübesi" adını taktığı evinin kapısını bir yabancı çalar. Kapıyı Bettina açar. Bir öpücükle selamlanan Bettina, bu yabancıya şiddetli bir tokatla karşılık verir. Bundan sonra ortaya çıkan büyükanne sevinçle seslenir: "Gerçek mi bu? Herder, Herderim! Yolunuz bu kulübeye düşer miydi? Sizi binlerce defa kucaklarım!"
Bettina o anda kimi tokatladığını biliyor muydu? O bu olayı yalnızca kaydeder. Daha sonra yaşadığı bu olayı ve kendisi için ne kadar önemli olduğunu anlatacaktır. popüler şair ve filozof Johann Gottfried Herder evden ayrılırken elini Bettinanın başına koyarak şöyle der: "Bu kız çok özgür birine benziyor. Eğer Tanrı ona bu yeteneği bir mutluluk için verdiyse, bunu çevresindekilere faydalı bir şekilde yansıtmalı ki, herkes onun cesur isteklerine uysun ve hiç kimse onu caydırmaya kalkmasın."
Doğal olarak genç Bettina bundan etkilenmiştir. ama sadece bundan değil. Çevresinde olan her şey onun yaşantısını şekillendirmektedir. Kendini bulmak ve kendini anlamayı öğrenmek ister. Kendi içindeki sesi izlemek ve kimseden emir almamak arzusundadır. Bunlar genç kızların "kadınların tüm eğitimi erkeklerin istedikleri gibi olmalıdır" temel ilkesine göre yetiştirildiği o dönemde duyulmamış düşüncelerdir.
Bettinanın büyükannesi ise bu ilkelere uymaz. Genç kızın Mimbeaayu okumasını, Latince öğrenmesini sağlar. İlerideki mesleğiyle ilgili olarak "Ben de bulutlarda yüzen biri olamam mı?" diye çok garip bir arzu dile getirdiğinde, büyükannesi onun bu fikrini "hayretle" karşılasa da Bettinaya özgü bir düşünce gerçeğiyle karşı karşıyadır.
Kız kardeşleri ona "evin sevimli cini" adını takarlar; bu rol ona delilere özgü bir serbestlik verir. Yedi yaş büyük ağabeyi Clemens, onu sırdaşı yapar. Üniversite öğrencisi ve geleceğin yazan Clemens Brentano, Jenalı romantiklerin ütopyası ve düşünceleriyle ilgilenmektedir. Sohbetlerinde ve özellikle mektuplarının çoğunda Bettinaya bu konulardan söz eder. Yetişmekte olan Bettina üzerinde etkisi olan biri daha vardır: Şair Karoline von Günderode. Günderode, Frankfurttaki bir manastırda yaşamaktadır.
Bettina daha ilk karşılaşmalarında kendisinden beş yaş büyük olan bu kadına hayran olur. İmkân buldukça Karolinei manastırdaki odasında ziyaret eder ya da ona sayfalar dolusu mektup yazar. Tarih, mitoloji ve sanat, iki arkadaşın tartıştıkları konulardır. Balolar, moda yenilikleri, randevular; böyle şeylerle Bettinanın en ufak ilgisi yoktur ve bunu da kaygısızca ağabeyine yazar. Clemens gittikçe artan bir endişeyle karşılar bu düşünceleri.
Bettina biraz fazla aşırıya kaçmıyor mu? Büyük bir baloda kendisinin dolabına saklanan Bettina, orada uyuyakalır! Bunu anlayışla karşılamak mümkün değildir. Üstelik de "Veilchen" adlı Yahudi bir kızla arkadaşlık kurmuş, ona şiirler okumaktadır! Bu ne biçim davranıştır? Hemen bir şeyler yapmak gerekmektedir. Clemens uyarır, tehdit eder, azarlar; fakat Bettina taparcasına sevdiği ağabeyine bile karşı gelir.
"Eğilimlerim üzerinde senin tasarruf hakkın olamaz. Hayattaki tek büyük kazancım kendim olarak kalmaktır ve bu dünyada başka bir mutluluk da istemiyorum!" Clemens ona bir koca bulmak istediğinde ise sabrı taşar: "Ne istediğimi ben bilirim! Özgürlüğümü korumaya ihtiyacım var benim!" Ona istedikleri kadar kendini beğenmiş, kaçık, uyurgezer desinler, umurunda değildir.
Bettina, büyükannesinin evinde 1772-1776 yılları arasında Sophie von Larochea Goethe tarafından yazılmış mektuplar bulur. Bettinanın merakı iyice artar. Meğer kendisi daha küçük bir kızken, Goethe annesine âşık olmamış mı? Bettina bu büyük ozana hayrandır ve şimdi kendisini ona daha da yakın bulmaktadır. Goethenin annesi, Bayan Goethe Frankfurtta yaşamıyor mu? Bettina, Goethenin annesiyle tanışacaktır. Buna kesin kararlıdır ve ona kimse engel olamayacaktır.
Bettina 1806 Haziranında "Senin yerine Goethenin annesini kendime arkadaş seçtim," diye yazar arkadaşı Karolineye. İki kadının dostluğu neden bozulmuş olabilir? 1804te Günderodeye âşık olan dilbilimci ve tarihçi George Friedrich Creuzer buna katkıda bulunmuş olmalı. En sonunda Karoline von Günderode, Ren Nehri kıyısındaki Winkelde 26 Temmuz 1806 tarihinde Bettina yüzünden bıçakla intihar eder. örneğin Bettina, Büyükhanım Goethenin evinde sürekli bir konuk olduğu sırada.
Evet, ona duyduğu ilgi daha fazladır: Goethenin annesinin de ilgisini ve güvenini kazanmıştır. fakat arkadaşının intiharını öğrendiğinde çok sarsılır: "Birlikte yaşantımız çok güzeldi. Kendimi bulduğum ilk dönemdi... Onun yanında ilk defa kitapları anlayarak okumasını öğrendim... Bu acıyı ömür boyu içimde taşıyacağım." Yıllar sonra Bettina yazar olarak kamuoyunun önüne çıktığında, gençliğinde kendisi için önemli olan tüm kişiler eserlerinde tekrar boy gösterecektir.
Ağabeyi Clemens, kız arkadaşı Karoline. Goethenin annesi ve en sonunda ta kendisi! Bettinanın taparcasına hayran olduğu Johann Wolfgang von Goethe. Henüz kendisini şahsen tanımasa da, her geçen gün onun hakkında yeni şeyler öğrenmektedir. Annesinin Wolfgangın çocukluğu ve gençliğine ilişkin hikâyelerini dinlemektedir. Duyduğu her şeyi kelimesi kelimesine defterine yazar ve bunları bir hazine gibi saklar.
Goethenin annesi arkadaşlıklarının başlamasından bir yıl sonra Bettinaya yazdığı bir mektupta şöyle der: "Sevgili - sevgili kızım! Bana bundan böyle içinde sadakatin saklı olduğu o kelimeyle hitap et. Anne de. Bana anne demen senin tümüyle hakkın - Oğlum seni yürekten seven arkadaşın olsun. O da seni mutlaka seviyor ve arkadaşlığından gurur duyuyordur." Bu arada Bettina, Weimarda özel danışman olan Goetheyi ziyaret etmiş -ve onun çok hoşuna gitmiştir. Bunu izleyen yıllarda Bettina ve Goethe birçok defa birlikte olurlar.
Bu andan itibaren başlayan mektuplaşmalar (aslında mektuplaşmayı sürdüren Bettinadır. Goethe onun kadar sık yazmadığı gibi, mektupları çoğunlukla çok kısadır) sonraları Bettinanın ilk edebi eserinin temelini oluşturacaktır. Bettinaya yazdığı bir mektupta Bettinanın varlığının özünü tanımlayan cümleyi belirtmek gerek: "Aslında sana hiçbir şey verilemez. Çünkü sen istediğin her şeyi ya yaratır, ya da koparır alırsın."
Bunu yirmi beş yaşındaki bir kıza yazmıştır. Bundan kısa bir süre sonra Bettinadan çocukluğuna ait masallar ve fıkralar derlemesini rica eder. Çünkü Goethe o sırada İtiraflar üzerinde çalışmaktadır. Bettina annesinin 1808de ölümüne kadar son iki yılı onunla birlikte geçirdiği için belleğinden çok şeyleri Goetheye aktarabilirdi. Goethenin Şiir ve Gerçek yapıtındaki birçok olay ve anı Bettinanın ona aktardıklarıdır. Zaman zaman, "Böyle sevimli ve güzel biri olmaya devam et!" diye Bettinayı yüreklendirmiştir.
Daha önce belirtildiği gibi yirmi beş yaşındadır Bettina. Bu yaştaki diğer kadınlar çoktan evlenmişlerdir. O ise şimdiye kadar buna karşı çıkmıştır. Ağabeyi Clemensin arkadaşı ve şair Achim von Arnim çoktandır Bettinanın peşindedir. Coşkuyla içinde şiirsel sihrin saklı olduğu bir evliliğe karar verirler.
Gerçekten de hiçbir akraba ve tanıdığa haber vermeden seksen yaşındaki bir rahibin odasında evlenirler. Kız kardeşi Günde ve eniştesi Savignynin yanında oturan Bettina, kendi odasını güller, yaseminler ve mersin ağaçlan ile süsler. Çiçeği burnunda damat Arnimin zifaf gecesi Bettinanın odasına gizlice girmek zorunda kalması, onu oldukça keyiflendirmiştir. Ancak günler sonra Bettina ve Achim von Arnim evliliklerini "itiraf "ederler. Evet, böylece Bettina şimdi soylu bir kadın, bir eş, yakında da anne olacaktır...
Bettina değişmiş midir? Düğünden iki ay sonra, o sırada yaşadığı Berlinden Goetheye "Burada cennetteyim," diye yazar. "Küçük bir mutluluk" geçici bir süre ona yeterli gibi görünmektedir. Hani o kadınların beklentilerini buldukları mutluluk.
Bettina von Arnim yirmi yıllık evliliğinde yedi defa anne olur. Kocası ile kendisi arasında iki ciltlik bir kitap haline dönüşen mektuplaşmalarında, başlangıçta şiirsel bir sihir olarak görülen bir evliliğin nasıl normal, gündelik bir yaşam haline döndüğü açıkça görülür. Kocası Wiepersdorfta malının mülkünün idaresiyle uğraşırken; sohbete, insanlara, dürtülere gereksinimi olan Bettina sık sık Berline gider. Ev işlerini kendi başına yapar. Dokuma, pasta pişirme, biberli salatalık turşusu kurmayı ve mürver şurubu yapmayı öğrenir. Çocukları ateşlenir, sancılanır, isilik döker, boğmaca öksürüğüne tutulur, dişleri ağrır ve Bettina geceler boyu yataklarının başında nöbet tutar. Son çocuğunu dünyaya getirdikten sonra kız kardeşi Gundeye yazdığı bir mektupta, "Kol ve bacaklar yorgun, gözler uyku dolu, gırtlağımda sadece ninniler. Ben kendim, bu gizem dolu dünyada yaşadığına hayret eden bir çocuk olmuşum," diye tanımlar kendisini.
Bundan birkaç yıl önce kocasından özür dilemiştir: "Sana uzun mektup yazamıyorum, çünkü çocukların bağrışmaları ve yorgunluk buna engel oluyor." Yirmi yıllık evlilik ve analık görevleri: "Yazar olarak Bettina bu yirmi yılda ön plana çıkmamıştır," der şair Rudolf Alexander Schröder, Mektuplarında Achim ve Bettina adlı kitabın önsözünde. Nedenini ise araştırmamıştır.
1831 Ocağında, 50. doğum gününden birkaç gün önce Achim von Arnim ölür. O yılın yaz ortasında Berlinde kolera salgını başlar. Zenginler kaçarcasma kenti terk ederken, Bettina Berlindeki yoksullar semti Vogtlanda gider. (Buradaki durumu daha sonra Kralın Kitabının son bölümünde dile getirir.) Giyecek, ilaç ve tıbbi yardım sağlar. Hayır, asla böyle "bir felakete seyirci kalınamaz", yoluna çıkan dikenleri ayıklamalıdır. Yaşamının genellikle "menopoz" diye adlandırılan döneminde, kendine yeni bir yol çizer.
Sanatçı olarak üretken ve politikada etkindir. Dış etmenlere kanmadan, yazar olarak kendine özgü işinde ilerlemeye çalışır. Kocasının ölümünden sonra, hem onun hem de kendi yapıtlarının yayımı ile ilgilenir. 1834te Prens Pücklere "Goethenin Bir Çocukla Mektuplaşması, işte kitabımın adı bu," diye yazar, "öylesine ince, öylesine temiz, öylesine ateşli, alçakgönüllü, saf ve ilham dolu ki, nasıl mutlu etmesin!" İşte bu son cümlede yanılmıştır. Doğal olarak her okuyucusu aynı mutluluğu duymaz.
Ağabeyi Clemens örneğin, kitap yayınlanmadan önce ilk dört formayı okuduktan sonra kız kardeşini bir defa daha azarlar. Bu bölümlerde Bettina gerçekten de bir genç kız olarak, Goethenin kucağında nasıl oturduğunu anlatmıştır ve Clemens bir skandaldan korkmaktadır: "İyi yetişmiş bir kız gibi divanda oturacağın yerde, kötü yetişmiş bir kız gibi bir adamın kucağında oturduğunu Avrupada herkesin bilmesinin bir faydası mı olacak yani?.. Beni, senin çocukların endişelendiriyor. Gurbette iyi mevkilerde bulunan oğulların ailenin şerefini korumak için herhangi bir felakete uğrayabilir, kavgaya veya düelloya zorlanabilirler. Kızların yanlış yola sapabilir veya sana olan saygılarını yitirebilirler."
Bettinanın bu sözlere yanıtına kulak verelim: "Sevgili Clemens... Gerçi iyi niyetine saygı duyuyorum, ama görüşlerine saygı duymama imkân yok. Tümünü okuduğunda bu kitabın bir önceki ve şimdiki yüzyılda yazılmış olan kitapların içinde olağanüstü bir yeri olduğunu sen de anlayacaksın. Gerçek düşüncem bu ve bunda yanılmıyorum."
Cüretkâr cümleler; tam Bettinaya göre. Oğullarının, özellikle ikinci oğlu Sigmundun, annesinin böylesine "uygunsuz yayınlarından" dolayı kariyerlerinin tehlikeye düştüğünü belirtmeleri Bettinayı mutlaka düş kırıklığına uğratacaktır. fakat ne olursa olsun müsveddelerinde en ufak bir değiştirme ya da revizyon yapmaz. Bir Çocukla Mektuplaşma, gerçekten Bettinanın Goethe ile yaptığı yazışmalarını şiirsel bir anlatımla derlediği bir mektup-romandır.
Goethe ile olan birlikteliğini anlatırken anı ve fanteziyi birbirine bağlamıştır. Bu bağlamda, mektupların özellikle kadınların tercih ettiği bir edebiyat türü olduğunu bilmekte yarar vardır. Mektuplar gerçi belli bir adrese yöneliktir, ama aynı zamanda edebiyat dünyasına yazılmıştır. Bettina von Arnim tarafından ilerki yıllarda diğer mektup-romanlar yayınlanır: Die Gündemde (1840) Bettinanın genç kızlık arkadaşı ile mektuplaşmasını, Clemens Brentanonun Bahar Tacı (1844) Clemens ve Bettina Brentano kardeşler arasındaki fikir alışverişini kapsar.
Burada Bettinanın o canlı anlatım tarzından ufak bir izlenim vermek için Bahar Tacından bir bölümü aktarmak gerek: "Doğru, Clemens, içimde insan yüzlerinden bir panayır var, tüm doğa sere-serpe, nabzı dolu dizgin atıyor, çiçekleniyor ve şafak kızıl rengiyle ruhuma doğup her şeyi aydınlatıyor. Baş parmaklarımla gözlerimi kapatıp başımı dayadığımda, bu koca tabiat önümden geçerek beni tümüyle sarhoş ediyor. Geçit resmi yapan yıldız tablolarıyla bezenmiş gökyüzü dönüp duruyor yavaşça; ve çiçeklenen ağaçlar havayı bir halı gibi renk hüzmeleriyle beziyor. Acaba tüm bunların gerçek olduğu bir ülke var mı? Yoksa var da ben dünyanın başka yerlerine mi bakıyorum?"
Kralın Kitabının iki cildi Bettinanın daha sonraki yapıtları arasına girer. Bu kitap krala aittir, ithaf başlığını taşıyan birinci cildi Bettinanın veliahtken tanıdığı ve 1840 yılında kral olan IV. Friedrich Wilhelme hitap etmektedir. O zamanlar bu kral liberal sayılırdı. Bettina kitabında Goethenin annesinin feodal devletin eleştirisini de aşan gerçekleri dile getirmesine izin vermiştir. Goethenin annesi, örneğin, devleti işlenen tüm suçların en büyük ve tek faili olarak görmektedir.
Bettina, IV. Friedrich Wilhelme gönderdiği Kralın Kitabına eşlik eden mektubunda, "Vatandaşları serbest bırakmalısınız," der. Kral vatandaşlardan oluşan bir topluluğun ilk vatandaşı olmalı ve devleti onlarla birlikte kurmalıdır; içinde yaşamak istedikleri devleti. Bettinanınki gibi bir soydan gelen bir kadının böylesine fikirleri yayınlaması tamamen yeniydi.
Kralın Kitabı adlı yapıtının ikinci cildi Cinlerle Söyleşiler (1852) yayınlandığında, Bettina "komünist" olarak suçlanır; Bavyera ve Avusturyada kitabı yasaklanır. Bettina von Arnim kamuoyunun odak noktasındaki bir kadındır. Ömrünün son yıllarında korkusuzca ve yılmadan polis baskısına, yoksulluk ve adaletsizliğe karşı savaşır.
Yahudilerin ve Silezyalı dokuma işçilerinin savunucusu olur ve hemen hemen her baskı şekline karşı savaş açar. "Hemen hemen", çünkü kadınlara uygulanan baskıya değil, sadece kendisine yapılan baskıya karşı çıkar. Onun ufkunu daraltan ve belirli kalıplara sokmak isteyen biri çıktığı anda kıyameti koparır. "Şeytan Bettina" olarak (yetişkinliğinde de aynı lakabı taşımıştır) kendine özel bir yer edinmiştir.
Belki çağdaşları arasında ona en çok benzeyen, Fransız kadın yazar George Sanddır. George Sand ile de ilişki kurmak ister. Ona Goethe mektup-romanının Fransızca çevirisini yollar. George Sand kitaba hayran olur ve hemen uzun bir cevap yazar. fakat mektuba polisçe el konulur ve açılır. İki kadın yazarın bu yazışmalarında, "tehlikeli trend ler" sezinlenmiştir.
Yetmiş dört yaşına basan Bettina von Arnim ne zaman yaşlanmıştır? Eğer bundan yorgun olmak ve vazgeçmek anlaşılıyorsa; o ne yorulur ne de vazgeçer. Asla. Jacob Grimm, Bettinadan söz ederken "Yaşlanan, ama hep genç kalan Bettina," der.
Gündemde adlı mektup-romanında "Eğer tahtta ben olsaydım dünyayı güleç bir yüreklilikle değiştirirdim," der Bettina. Tüm eserleri, özellikle de mektup-romanları bunu yansıtır: Bettina von Arnim "güleç yürekliliğiyle" yaşamış ve yazmıştır.
1783 Sophie von Laroche (Bettina von Arnimin büyükannesi) Mutlu Seyahat adlı romanı yayınlar.
1789 Goethenin oğlu August dünyaya gelir.
1792 Mary Wollstonecraft Kadın Haklarının Savunusunu yazar.
1804 George Sandın doğum yılı.
1806 Şair Karoline von Günderode intihar eder.
1807 Bettina von Arnim Goetheyi ziyaret eder. Mektuplaşmaya başlarlar.
1812-1822 Grimmin Çocuk ve Ev Masalları yayınlanır.
1831 Berlinde kolera salgını.
1850 Prusyada kral tarafından onaylanan anayasa yürürlüğe girer.
"HAYATTAKİ TEK BÜYÜK KAZANCIM KENDİM OLARAK KALMAKTIR!"
Büyükanneleri tarafından kucaklanmış üç genç kız bir ayna önünde durmaktadırlar. "Hepsini anımsadım, ama parlayan gözleri, al al yanakları, ince lüle lüle saçları olan birini anımsayamadım. Onu tanımıyorum, ama kalbim onun için çarpıyor. Böyle bir yüzü rüyamda sevmiştim... Bu yaratığı izlemeliyim."
On üç yaşında kendisini aynada ilgiyle seyrettiği anı böyle anlatır Bettina Brentano. O zamana kadar iki kız kardeşi ile Fritzlardaki Ursulinen Manastırında yaşamıştır. Manastırda ayna bile olmadığını söyler. Demek ki Bettina kendisiyle ilk defa o an karşılaşmıştır. On iki çocuğun yedincisi olan Bettina Brentanoyu ebeveynlerinin ölümünden sonra Offenbachtaki büyükannesi yanına alır.
Sophie von Laroche, Sternheimlı Genç Kızın Hikâyesi adlı mektup-romanıyla, Almanların ilk kadın yazarıdır. Bettinanın eğitimini üstlenen bu kişilikli kadın, zamanın birçok edebiyatçısı ile arkadaştır. Örneğin, günün birinde Bettinanın büyükannesinin "Cırcır Böceği Kulübesi" adını taktığı evinin kapısını bir yabancı çalar. Kapıyı Bettina açar. Bir öpücükle selamlanan Bettina, bu yabancıya şiddetli bir tokatla karşılık verir. Bundan sonra ortaya çıkan büyükanne sevinçle seslenir: "Gerçek mi bu? Herder, Herderim! Yolunuz bu kulübeye düşer miydi? Sizi binlerce defa kucaklarım!"
Bettina o anda kimi tokatladığını biliyor muydu? O bu olayı yalnızca kaydeder. Daha sonra yaşadığı bu olayı ve kendisi için ne kadar önemli olduğunu anlatacaktır. popüler şair ve filozof Johann Gottfried Herder evden ayrılırken elini Bettinanın başına koyarak şöyle der: "Bu kız çok özgür birine benziyor. Eğer Tanrı ona bu yeteneği bir mutluluk için verdiyse, bunu çevresindekilere faydalı bir şekilde yansıtmalı ki, herkes onun cesur isteklerine uysun ve hiç kimse onu caydırmaya kalkmasın."
Doğal olarak genç Bettina bundan etkilenmiştir. ama sadece bundan değil. Çevresinde olan her şey onun yaşantısını şekillendirmektedir. Kendini bulmak ve kendini anlamayı öğrenmek ister. Kendi içindeki sesi izlemek ve kimseden emir almamak arzusundadır. Bunlar genç kızların "kadınların tüm eğitimi erkeklerin istedikleri gibi olmalıdır" temel ilkesine göre yetiştirildiği o dönemde duyulmamış düşüncelerdir.
Bettinanın büyükannesi ise bu ilkelere uymaz. Genç kızın Mimbeaayu okumasını, Latince öğrenmesini sağlar. İlerideki mesleğiyle ilgili olarak "Ben de bulutlarda yüzen biri olamam mı?" diye çok garip bir arzu dile getirdiğinde, büyükannesi onun bu fikrini "hayretle" karşılasa da Bettinaya özgü bir düşünce gerçeğiyle karşı karşıyadır.
Kız kardeşleri ona "evin sevimli cini" adını takarlar; bu rol ona delilere özgü bir serbestlik verir. Yedi yaş büyük ağabeyi Clemens, onu sırdaşı yapar. Üniversite öğrencisi ve geleceğin yazan Clemens Brentano, Jenalı romantiklerin ütopyası ve düşünceleriyle ilgilenmektedir. Sohbetlerinde ve özellikle mektuplarının çoğunda Bettinaya bu konulardan söz eder. Yetişmekte olan Bettina üzerinde etkisi olan biri daha vardır: Şair Karoline von Günderode. Günderode, Frankfurttaki bir manastırda yaşamaktadır.
Bettina daha ilk karşılaşmalarında kendisinden beş yaş büyük olan bu kadına hayran olur. İmkân buldukça Karolinei manastırdaki odasında ziyaret eder ya da ona sayfalar dolusu mektup yazar. Tarih, mitoloji ve sanat, iki arkadaşın tartıştıkları konulardır. Balolar, moda yenilikleri, randevular; böyle şeylerle Bettinanın en ufak ilgisi yoktur ve bunu da kaygısızca ağabeyine yazar. Clemens gittikçe artan bir endişeyle karşılar bu düşünceleri.
Bettina biraz fazla aşırıya kaçmıyor mu? Büyük bir baloda kendisinin dolabına saklanan Bettina, orada uyuyakalır! Bunu anlayışla karşılamak mümkün değildir. Üstelik de "Veilchen" adlı Yahudi bir kızla arkadaşlık kurmuş, ona şiirler okumaktadır! Bu ne biçim davranıştır? Hemen bir şeyler yapmak gerekmektedir. Clemens uyarır, tehdit eder, azarlar; fakat Bettina taparcasına sevdiği ağabeyine bile karşı gelir.
"Eğilimlerim üzerinde senin tasarruf hakkın olamaz. Hayattaki tek büyük kazancım kendim olarak kalmaktır ve bu dünyada başka bir mutluluk da istemiyorum!" Clemens ona bir koca bulmak istediğinde ise sabrı taşar: "Ne istediğimi ben bilirim! Özgürlüğümü korumaya ihtiyacım var benim!" Ona istedikleri kadar kendini beğenmiş, kaçık, uyurgezer desinler, umurunda değildir.
Bettina, büyükannesinin evinde 1772-1776 yılları arasında Sophie von Larochea Goethe tarafından yazılmış mektuplar bulur. Bettinanın merakı iyice artar. Meğer kendisi daha küçük bir kızken, Goethe annesine âşık olmamış mı? Bettina bu büyük ozana hayrandır ve şimdi kendisini ona daha da yakın bulmaktadır. Goethenin annesi, Bayan Goethe Frankfurtta yaşamıyor mu? Bettina, Goethenin annesiyle tanışacaktır. Buna kesin kararlıdır ve ona kimse engel olamayacaktır.
Bettina 1806 Haziranında "Senin yerine Goethenin annesini kendime arkadaş seçtim," diye yazar arkadaşı Karolineye. İki kadının dostluğu neden bozulmuş olabilir? 1804te Günderodeye âşık olan dilbilimci ve tarihçi George Friedrich Creuzer buna katkıda bulunmuş olmalı. En sonunda Karoline von Günderode, Ren Nehri kıyısındaki Winkelde 26 Temmuz 1806 tarihinde Bettina yüzünden bıçakla intihar eder. örneğin Bettina, Büyükhanım Goethenin evinde sürekli bir konuk olduğu sırada.
Evet, ona duyduğu ilgi daha fazladır: Goethenin annesinin de ilgisini ve güvenini kazanmıştır. fakat arkadaşının intiharını öğrendiğinde çok sarsılır: "Birlikte yaşantımız çok güzeldi. Kendimi bulduğum ilk dönemdi... Onun yanında ilk defa kitapları anlayarak okumasını öğrendim... Bu acıyı ömür boyu içimde taşıyacağım." Yıllar sonra Bettina yazar olarak kamuoyunun önüne çıktığında, gençliğinde kendisi için önemli olan tüm kişiler eserlerinde tekrar boy gösterecektir.
Ağabeyi Clemens, kız arkadaşı Karoline. Goethenin annesi ve en sonunda ta kendisi! Bettinanın taparcasına hayran olduğu Johann Wolfgang von Goethe. Henüz kendisini şahsen tanımasa da, her geçen gün onun hakkında yeni şeyler öğrenmektedir. Annesinin Wolfgangın çocukluğu ve gençliğine ilişkin hikâyelerini dinlemektedir. Duyduğu her şeyi kelimesi kelimesine defterine yazar ve bunları bir hazine gibi saklar.
Goethenin annesi arkadaşlıklarının başlamasından bir yıl sonra Bettinaya yazdığı bir mektupta şöyle der: "Sevgili - sevgili kızım! Bana bundan böyle içinde sadakatin saklı olduğu o kelimeyle hitap et. Anne de. Bana anne demen senin tümüyle hakkın - Oğlum seni yürekten seven arkadaşın olsun. O da seni mutlaka seviyor ve arkadaşlığından gurur duyuyordur." Bu arada Bettina, Weimarda özel danışman olan Goetheyi ziyaret etmiş -ve onun çok hoşuna gitmiştir. Bunu izleyen yıllarda Bettina ve Goethe birçok defa birlikte olurlar.
Bu andan itibaren başlayan mektuplaşmalar (aslında mektuplaşmayı sürdüren Bettinadır. Goethe onun kadar sık yazmadığı gibi, mektupları çoğunlukla çok kısadır) sonraları Bettinanın ilk edebi eserinin temelini oluşturacaktır. Bettinaya yazdığı bir mektupta Bettinanın varlığının özünü tanımlayan cümleyi belirtmek gerek: "Aslında sana hiçbir şey verilemez. Çünkü sen istediğin her şeyi ya yaratır, ya da koparır alırsın."
Bunu yirmi beş yaşındaki bir kıza yazmıştır. Bundan kısa bir süre sonra Bettinadan çocukluğuna ait masallar ve fıkralar derlemesini rica eder. Çünkü Goethe o sırada İtiraflar üzerinde çalışmaktadır. Bettina annesinin 1808de ölümüne kadar son iki yılı onunla birlikte geçirdiği için belleğinden çok şeyleri Goetheye aktarabilirdi. Goethenin Şiir ve Gerçek yapıtındaki birçok olay ve anı Bettinanın ona aktardıklarıdır. Zaman zaman, "Böyle sevimli ve güzel biri olmaya devam et!" diye Bettinayı yüreklendirmiştir.
Daha önce belirtildiği gibi yirmi beş yaşındadır Bettina. Bu yaştaki diğer kadınlar çoktan evlenmişlerdir. O ise şimdiye kadar buna karşı çıkmıştır. Ağabeyi Clemensin arkadaşı ve şair Achim von Arnim çoktandır Bettinanın peşindedir. Coşkuyla içinde şiirsel sihrin saklı olduğu bir evliliğe karar verirler.
Gerçekten de hiçbir akraba ve tanıdığa haber vermeden seksen yaşındaki bir rahibin odasında evlenirler. Kız kardeşi Günde ve eniştesi Savignynin yanında oturan Bettina, kendi odasını güller, yaseminler ve mersin ağaçlan ile süsler. Çiçeği burnunda damat Arnimin zifaf gecesi Bettinanın odasına gizlice girmek zorunda kalması, onu oldukça keyiflendirmiştir. Ancak günler sonra Bettina ve Achim von Arnim evliliklerini "itiraf "ederler. Evet, böylece Bettina şimdi soylu bir kadın, bir eş, yakında da anne olacaktır...
Bettina değişmiş midir? Düğünden iki ay sonra, o sırada yaşadığı Berlinden Goetheye "Burada cennetteyim," diye yazar. "Küçük bir mutluluk" geçici bir süre ona yeterli gibi görünmektedir. Hani o kadınların beklentilerini buldukları mutluluk.
Bettina von Arnim yirmi yıllık evliliğinde yedi defa anne olur. Kocası ile kendisi arasında iki ciltlik bir kitap haline dönüşen mektuplaşmalarında, başlangıçta şiirsel bir sihir olarak görülen bir evliliğin nasıl normal, gündelik bir yaşam haline döndüğü açıkça görülür. Kocası Wiepersdorfta malının mülkünün idaresiyle uğraşırken; sohbete, insanlara, dürtülere gereksinimi olan Bettina sık sık Berline gider. Ev işlerini kendi başına yapar. Dokuma, pasta pişirme, biberli salatalık turşusu kurmayı ve mürver şurubu yapmayı öğrenir. Çocukları ateşlenir, sancılanır, isilik döker, boğmaca öksürüğüne tutulur, dişleri ağrır ve Bettina geceler boyu yataklarının başında nöbet tutar. Son çocuğunu dünyaya getirdikten sonra kız kardeşi Gundeye yazdığı bir mektupta, "Kol ve bacaklar yorgun, gözler uyku dolu, gırtlağımda sadece ninniler. Ben kendim, bu gizem dolu dünyada yaşadığına hayret eden bir çocuk olmuşum," diye tanımlar kendisini.
Bundan birkaç yıl önce kocasından özür dilemiştir: "Sana uzun mektup yazamıyorum, çünkü çocukların bağrışmaları ve yorgunluk buna engel oluyor." Yirmi yıllık evlilik ve analık görevleri: "Yazar olarak Bettina bu yirmi yılda ön plana çıkmamıştır," der şair Rudolf Alexander Schröder, Mektuplarında Achim ve Bettina adlı kitabın önsözünde. Nedenini ise araştırmamıştır.
1831 Ocağında, 50. doğum gününden birkaç gün önce Achim von Arnim ölür. O yılın yaz ortasında Berlinde kolera salgını başlar. Zenginler kaçarcasma kenti terk ederken, Bettina Berlindeki yoksullar semti Vogtlanda gider. (Buradaki durumu daha sonra Kralın Kitabının son bölümünde dile getirir.) Giyecek, ilaç ve tıbbi yardım sağlar. Hayır, asla böyle "bir felakete seyirci kalınamaz", yoluna çıkan dikenleri ayıklamalıdır. Yaşamının genellikle "menopoz" diye adlandırılan döneminde, kendine yeni bir yol çizer.
Sanatçı olarak üretken ve politikada etkindir. Dış etmenlere kanmadan, yazar olarak kendine özgü işinde ilerlemeye çalışır. Kocasının ölümünden sonra, hem onun hem de kendi yapıtlarının yayımı ile ilgilenir. 1834te Prens Pücklere "Goethenin Bir Çocukla Mektuplaşması, işte kitabımın adı bu," diye yazar, "öylesine ince, öylesine temiz, öylesine ateşli, alçakgönüllü, saf ve ilham dolu ki, nasıl mutlu etmesin!" İşte bu son cümlede yanılmıştır. Doğal olarak her okuyucusu aynı mutluluğu duymaz.
Ağabeyi Clemens örneğin, kitap yayınlanmadan önce ilk dört formayı okuduktan sonra kız kardeşini bir defa daha azarlar. Bu bölümlerde Bettina gerçekten de bir genç kız olarak, Goethenin kucağında nasıl oturduğunu anlatmıştır ve Clemens bir skandaldan korkmaktadır: "İyi yetişmiş bir kız gibi divanda oturacağın yerde, kötü yetişmiş bir kız gibi bir adamın kucağında oturduğunu Avrupada herkesin bilmesinin bir faydası mı olacak yani?.. Beni, senin çocukların endişelendiriyor. Gurbette iyi mevkilerde bulunan oğulların ailenin şerefini korumak için herhangi bir felakete uğrayabilir, kavgaya veya düelloya zorlanabilirler. Kızların yanlış yola sapabilir veya sana olan saygılarını yitirebilirler."
Bettinanın bu sözlere yanıtına kulak verelim: "Sevgili Clemens... Gerçi iyi niyetine saygı duyuyorum, ama görüşlerine saygı duymama imkân yok. Tümünü okuduğunda bu kitabın bir önceki ve şimdiki yüzyılda yazılmış olan kitapların içinde olağanüstü bir yeri olduğunu sen de anlayacaksın. Gerçek düşüncem bu ve bunda yanılmıyorum."
Cüretkâr cümleler; tam Bettinaya göre. Oğullarının, özellikle ikinci oğlu Sigmundun, annesinin böylesine "uygunsuz yayınlarından" dolayı kariyerlerinin tehlikeye düştüğünü belirtmeleri Bettinayı mutlaka düş kırıklığına uğratacaktır. fakat ne olursa olsun müsveddelerinde en ufak bir değiştirme ya da revizyon yapmaz. Bir Çocukla Mektuplaşma, gerçekten Bettinanın Goethe ile yaptığı yazışmalarını şiirsel bir anlatımla derlediği bir mektup-romandır.
Goethe ile olan birlikteliğini anlatırken anı ve fanteziyi birbirine bağlamıştır. Bu bağlamda, mektupların özellikle kadınların tercih ettiği bir edebiyat türü olduğunu bilmekte yarar vardır. Mektuplar gerçi belli bir adrese yöneliktir, ama aynı zamanda edebiyat dünyasına yazılmıştır. Bettina von Arnim tarafından ilerki yıllarda diğer mektup-romanlar yayınlanır: Die Gündemde (1840) Bettinanın genç kızlık arkadaşı ile mektuplaşmasını, Clemens Brentanonun Bahar Tacı (1844) Clemens ve Bettina Brentano kardeşler arasındaki fikir alışverişini kapsar.
Burada Bettinanın o canlı anlatım tarzından ufak bir izlenim vermek için Bahar Tacından bir bölümü aktarmak gerek: "Doğru, Clemens, içimde insan yüzlerinden bir panayır var, tüm doğa sere-serpe, nabzı dolu dizgin atıyor, çiçekleniyor ve şafak kızıl rengiyle ruhuma doğup her şeyi aydınlatıyor. Baş parmaklarımla gözlerimi kapatıp başımı dayadığımda, bu koca tabiat önümden geçerek beni tümüyle sarhoş ediyor. Geçit resmi yapan yıldız tablolarıyla bezenmiş gökyüzü dönüp duruyor yavaşça; ve çiçeklenen ağaçlar havayı bir halı gibi renk hüzmeleriyle beziyor. Acaba tüm bunların gerçek olduğu bir ülke var mı? Yoksa var da ben dünyanın başka yerlerine mi bakıyorum?"
Kralın Kitabının iki cildi Bettinanın daha sonraki yapıtları arasına girer. Bu kitap krala aittir, ithaf başlığını taşıyan birinci cildi Bettinanın veliahtken tanıdığı ve 1840 yılında kral olan IV. Friedrich Wilhelme hitap etmektedir. O zamanlar bu kral liberal sayılırdı. Bettina kitabında Goethenin annesinin feodal devletin eleştirisini de aşan gerçekleri dile getirmesine izin vermiştir. Goethenin annesi, örneğin, devleti işlenen tüm suçların en büyük ve tek faili olarak görmektedir.
Bettina, IV. Friedrich Wilhelme gönderdiği Kralın Kitabına eşlik eden mektubunda, "Vatandaşları serbest bırakmalısınız," der. Kral vatandaşlardan oluşan bir topluluğun ilk vatandaşı olmalı ve devleti onlarla birlikte kurmalıdır; içinde yaşamak istedikleri devleti. Bettinanınki gibi bir soydan gelen bir kadının böylesine fikirleri yayınlaması tamamen yeniydi.
Kralın Kitabı adlı yapıtının ikinci cildi Cinlerle Söyleşiler (1852) yayınlandığında, Bettina "komünist" olarak suçlanır; Bavyera ve Avusturyada kitabı yasaklanır. Bettina von Arnim kamuoyunun odak noktasındaki bir kadındır. Ömrünün son yıllarında korkusuzca ve yılmadan polis baskısına, yoksulluk ve adaletsizliğe karşı savaşır.
Yahudilerin ve Silezyalı dokuma işçilerinin savunucusu olur ve hemen hemen her baskı şekline karşı savaş açar. "Hemen hemen", çünkü kadınlara uygulanan baskıya değil, sadece kendisine yapılan baskıya karşı çıkar. Onun ufkunu daraltan ve belirli kalıplara sokmak isteyen biri çıktığı anda kıyameti koparır. "Şeytan Bettina" olarak (yetişkinliğinde de aynı lakabı taşımıştır) kendine özel bir yer edinmiştir.
Belki çağdaşları arasında ona en çok benzeyen, Fransız kadın yazar George Sanddır. George Sand ile de ilişki kurmak ister. Ona Goethe mektup-romanının Fransızca çevirisini yollar. George Sand kitaba hayran olur ve hemen uzun bir cevap yazar. fakat mektuba polisçe el konulur ve açılır. İki kadın yazarın bu yazışmalarında, "tehlikeli trend ler" sezinlenmiştir.
Yetmiş dört yaşına basan Bettina von Arnim ne zaman yaşlanmıştır? Eğer bundan yorgun olmak ve vazgeçmek anlaşılıyorsa; o ne yorulur ne de vazgeçer. Asla. Jacob Grimm, Bettinadan söz ederken "Yaşlanan, ama hep genç kalan Bettina," der.
Gündemde adlı mektup-romanında "Eğer tahtta ben olsaydım dünyayı güleç bir yüreklilikle değiştirirdim," der Bettina. Tüm eserleri, özellikle de mektup-romanları bunu yansıtır: Bettina von Arnim "güleç yürekliliğiyle" yaşamış ve yazmıştır.
Comments