Atlantis


Zaman: Bilinmiyor (İÖ yaklaşık 9600?/1520? / efsane)
Yer: Akdeniz? / Atlas Okyanusu?

Dün kentinden ve hemşehrilerinden söz ettiğinde aklıma tekrarlamakta olduğum bir hikâye gelmişti ve senin, nasıl bir esrarengiz rastlantıyla Solonun anlattıklarıyla harfiyen uyuştuğunu görmekle şaşırdığımı söylemiştim. PLATON, KRİTİAS, İÖ 4. YÜZYIL.

İnsanlığın çok Eski çağlarının derinliklerindeki ve eski dünyanın tümüne hâkim olan büyük ve güçlü bir milletin akıl almayan bir felaket sonucunda neredeyse bir gece içinde sona ermiş olması insanları iki bin yıldır meşgul etmektedir. Burada büyük Atlantis ada milletinden söz ettiğimiz kuşkusuzdur.

ATLANTİS: EFSANENİN İÇERİĞİ

Atlantisin doruk noktasına 11 bin yıl önce eriştiği söylenirse de, literatürde ortaya çıkışı ancak 2350 yıl önce, İÖ 359 ve 347 yılları arasıdır. Ülkenin adı Yunan filozofu Platonun Sokrates ile öğrencileri arasındaki hayali konuşmalarının iki diyalogunda (Timaio ve Kritias) ortaya çıkar. Timaio diyalogunun başında Sokrates bir gün önceki "mükemmel" toplum konuşmasına değinir.

Platon burada uzun yıllar önce yazdığı en popüler diyalogu olan Devlete atıfta bulunmaktadır. Platon, Sokratese Devlette sunulan mükemmel hükümetin unsurlarını saydırır: Zanaatkarlar ve çiftçiler askeriyeden ayrılacaktır, askerler merhametli olacak, atletizm ve müzik eğitimi alacak, komün halinde yaşayacak ve altına, gümüşe ya da herhangi bir özel mülke sahip olmayacaklardır.

Sokrates varsayımsal tartışmalardan bıkıp öğrencilerine uygulamalı felsefe denilebilecek bir ödev verir. Devlette vazedilen kavramlara göre yaşayan bir toplumu haklı bir savaşa sokarak mükemmelleştirmelerini söyler.

Hocasının önerisini yerine getiren Kritias şöyle der: "O halde, Sokrates, garip ama gerçekten doğru olan şu hikâyeyi dinle." Kritias bu hikâyeyi dedesinden (onun da adı Kritiastır) dinlediğini söyler. Dedesi de babası Dropidesten, o da Yunan bilgesi Solondan dinlemiştir. Solon ise İÖ 600 yılından hemen sonra bulunduğu Mısırda Mısır rahiplerinden duymuştur. Böylece Platonun kendi anlatımına göre Kritiastâ iki yüz yıl önce ortaya atılmış bir hikâyeyi dolaylı olarak duymaktayız.


(Solda) Atlantis hikâyesinin özgün kaynağı olan Platonun (İÖ 427-347) I. yüzyılda yapılmış mermer büstü. Platon, Timaio ve Kritias diyaloglarında Atlantisi ortaya atmış ve toplumunu ayrıntılarıyla ele almıştır. (Sağda) Athanasius Kircherin Atlantis haritası (1678). Platonun da belirttiği gibi ülkeyi Herakles Sütunlarının ötesine, Atlas Okyanusunun ortalarına yerleştirir. Kuzeyin aşağı tarafta olduğuna dikkat!

MÜKEMMEL DEVLET, ATİNADIR, ATLANTİS DEĞİL

Mısırlı rahipler Solona "bütün kentlerin en iyi yönetileni" olan eski Atina hakkında bir hikâye anlatmışlardı. Platonun mükemmel devlet modeli işte zamanından 9300 yıl öncesinin bu eski Atinasıdır. Rahipler Solona, eski Atinalıların en büyük kahramanlık eylemini anlatırlar: Atinalılar "Avrupanın ve Asyanın tümüne bir sefer açan büyük bir devleti" savaşta yenmişlerdir. Bu yayılmacı millet "Herakles Sütunları"nın ötesinden, Atlas Okyanusundan gelmiştir. Ve bu büyük devletin adı Atlantisti.

Atlantis, ta Mısıra kadar kuzey Afrikanın tümünde egemendi. Ancak Kritiasın söylediğine göre o savaşta Atinalılar tarafından yenilen Atlantis, tanrılar tarafından depremler ve sellerle ortadan kaldırılmıştı.

Kritias, Atlantis hikâyesini anlattıktan sonra Sokratese şöyle der: "Dün kentinden ve hemşehrilerinden söz ettiğinde aklıma tekrarlamakta olduğum bir hikâye gelmişti ve senin, nasıl bir esrarengiz rastlantıyla Solonun anlattıklarıyla harfiyen uyuştuğunu görmekle şaşırdığımı söylemiştim."

(Solda) Giritin doğusunda Zakrostaki Minos sarayından kristal bir vazo. Minosluların sanat ve mimarideki gayet apaçık teknik gelişmişlikleri, bu etki uygarlık ile Platonun diyaloglarında anlatılan aşırı gelişmiş Atlantis toplumu arasında ortak noktalar aranılmasına yöneltmiştir. (Sağda) İspanyada bulunmuş ve İÖ 450 yıllarına ait olan "Elche Leydisi". Bazı aşırı kuramcılar bunun bir Atlantis rahibesi olduğunu iddia ederler.

ATLANTİS İÇİN TARİHİ BİR KAYNAK MI?

Platon, Atlantis ya da eski Atina tarifini gerçek tarihe mi dayandırmıştır, yoksa bütün olayı uydurmuş mudur? Platonun zamanındaki Yunanlıların perspektifinden bile eski sayılacak önemli bir Akdeniz uygarlığı vardı ve bu da, en azından kısmen büyük doğal felaketlerle imha olmuştu: Minosluların Giriti.

Bazı çağdaş bilimadamları Atlantisin yeri ve boyutları Kritiasta yanlış ifade edilmiş ya da abartılmış olsa da, (belki de yanlış çeviri nedeniyle) Platonun hikâyesinin Yunanistanın doğusunda ve Ege Denizinde Giritin kuzeyindeki Thera adasının yanardağ patlamasına dayandığı fikrindedirler.

İÖ 17. ya da 16. yüzyıldaki Thera patlamasından kalan volkanik püskürtüler, 1838de patladığında on binlerce insanın ölümüne neden olan Krakatoanınkinin iki katıdır. Theradaki daha büyük patlama çok etkili olmuş olmalıdır ve bu nedenle de tesirin dolaylı olduğu Mısır gibi ülkelerin tarihi kayıtlarında yer alması mümkündür.

Bazıları için Minosluların Giriti Atlantistir ve Platon, Kritiasta ülkenin Thera patlamasıyla yokolmasını çarpıtmıştır. Ancak bu iddiayı sürdürebilmek için Giritin yerinin neden yanlış olduğu, boyutlarının neden farklı olduğu, neden yanlış zamanda gelişmiş olduğu, Atina ile hiç savaşmadığını ve bir felaketle yok edilmemiş olduğunu açıklamak gerekecektir.

Arkeoloji, Minos kıyı topluluklarının Theradaki patlamanın yarattığı tsunami dalgalarıyla ağır hasara uğradığı halde Minos uygarlığının daha iki yüzyıl yaşadığını ve hatta geliştiğini kanıtlamıştır.

Başka bilimadamları Theradaki popüler Minos kolonisinin Atlantis için model olduğunu iddia etmişlerdir. Minosluların buradaki yerleşim merkezi yanardağın patlamasıyla yok olmuştu, ancak Platonun da eski bir uygarlığın bir ileri karakolunun yok edilmesinden söz etmediği de kesindir. Yine de, Thera, Platonun Atlantis modeli olamayacak kadar yanlış yerde, yanlış boyutta ve yanlış çağdadır.

(Solda) Atina ile Isparta arasındaki Peloponnesos Savaşında (İÖ 431-404) öldürülen iki savaşçı: Khairedemos ve Lykeas. Platon zamanında yapılan bu savaşta her iki kentin çeşitli cepheleri -örneğin Ispartanın politik yapısı- Platon tarafından Atlantis ile Atina arasındaki çatışmayı formüle etmek için kullanılmış olabilir. (Sağda) Ignatius Donnellynin "Dolphin Boğazı"nı gösteren Atlas Okyanusu haritası, Donnelly burasının kayıp kıta Atlantisin denize batmış kalıntısı olduğuna inanıyordu.

ATLANTİS: ÇAĞDAŞ FANTEZİ

Atlantis konusunda herhangi bir tartışma bu kayıp kıta hakkında 19. ve 20. yüzyıllarda ileri sürülen gerçekten garip iddialardan söz edilmeden tamamlanmış olamaz. Minnesota Eyaleti kongre üyesi, iki kere başkanlık adayı ve amatör bir tarihçi olan Ignatius Donnelly 1881de, "Atlantis: The Antediluvian World" adlı kitabını yayımlayarak efsaneyi herkesten çok canlandıran kişidir.

Donnellyye göre Platonun Atlantisi Mısır, Mezopotamya, İndus Vadisi ve Avrupanın olduğu kadar Güney ve Kuzey Amerika uygarlıklarının kaynağı ve büyük kültürel başarıların kökenidir. Donnellynin tezi çağdaş arkeoloji ya da jeoloji araştırmaları altındaki dayanak noktalarından yoksundur. Bu kültürlerin evrimlerini, değil Atlantise, başka herhangi bir tek ana kaynağa borçlu olduklarını gösteren herhangi bir kanıt yoktur.

Ancak, diğer 19. ve 20. yüzyıl düşünürleriyle karşılaştırıldığında Donnelly, bir entelektüel itidal örneğidir. Helena Blavatskynin liderliğini yaptığı Teosofistler, Atlantislilerin uçakla uçtuklarını ve uzaydan gelen yabancılardan aldıkları ekinleri biçtiklerini iddia ediyorlardı.

Daha yakın zamanlarda, geç 20. yüzyılda yaşayan psişikler, kayıp kıtadan ruhlarla bağlantı kurduklarını iddia etmişler ve modern dünya insanlarına Atlantislilerden çeşitli öğütler aktırmışlardı. Kuşkusuz bu iddiaları destekleyen hiçbir kanıt yoktur.

(Solda) Giritte Knossosta Taht Odası. Tahtın iki yanında bitkiler ve yarı aslan yarı kartal yaratıklar resmedilmiş. Minos Giriti önemli bir erken dönem Akdeniz uygarlığıdır ve Platonun zamanında artık çok eskilerde kalmıştı. Platon, Atlantis tanımını bu topluma mı dayandırmıştır? Ne yazık ki, bütün gerçekler bu kurama uyum göstermiyor. (Sağda) Minosluların Knossos Sarayı ya da Tapınağı, İÖ 2. binyıl ortalarından kalmıştır. Burası çok odalı ve gayet zarif duvar resimleriyle büyük bir yapıdır.

Platonun Görüşü

Platonun, diyaloglarını kurmak için iyi bildiği tarihi kayıtları kullandığı kuşkusuzdur. Belki de onun zamanından bin yıl önce güçlü bir devleti yok eden doğal bir afetin gelenekleri vardı ve Platon mesajını iletmek İçin bu hikâyeleri kullanmıştı.

Ancak, Kritiasın kısmi bir mecazi yorumunu destekleyenler bile Platonun tarih yazma niyetinde olmadığını, hikâyenin bazı unsurlarını vermeye çalıştığı derste mecaz olarak kullanmak istediğini kabul ederler. Örneğin, Atlantis Destroyed adlı kitabında Rodney Castleden, Platonun Atlantisinin Minos Giriti ile Theranın iyi bir eşleştirilmesi olduğunu ve hikâyenin o bölümünün Atinayı Isparta ile karşı karşıya getiren daha yakın tarihteki Peloponnesos Savaşının anlatımı olduğunu iddia eder. Bu savaşta Isparta muzaffer çıkmıştı ve Ispartanın politik yapısı Platonun eski Atina tanımına girmiş görünmektedir.

Son olarak, Kritiasta Atlantiste belirli eski toplumların ayrıntılarının paralellerini aramak Platonun vurgulamak istediği bir şey değildir. Onun Kritiasın ağzından söylettiği şeyler tarihi anlatmak amacını değil, ne de olsa tarihçi olmayıp bir filozof olan yazar için daha önemli bir işlev yüklenir.

Platon, görüşünü belirtmek için Atlantisi neredeyse yenilmesi imkânsız bir düşman olarak göstermektedir. Platonun Atlantisi ayrıntılı olarak tanımlaması okura onun maddi zenginliğini, teknolojik gelişmişliğini ve askeri gücünü anlatmaktır.

Kritias daha küçük, maddi açıdan yoksul, teknolojik olarak o kadar gelişmemiş ve askeri açıdan zayıf Atinalıların Atlantislileri yenebileceği ana mesajını iletir: Tarihte önemli olan yalnızca servet ya da güç değildir. Daha da önemli olan insanların kendi kendilerini yönetme biçimleridir.

Platon için mükemmel bir devletin ve toplumun entelektüel başarısı, maddi refah ya da güçten önemlidir. Bu noktayı vurgulamak için esaslı bir hikâye anlatması da Platonun bir öğretmen olarak üstünlüğünü gösterir.

EDEBİYAT VE ATLANTİS

Atlantis efsanesi, Ortaçağda Yunanlılardan Arap coğrafyacılara, onlardan da Avrupalı yazarlara geçmiştir. Montaigne, Buffon ve Voltaire gibi yazarlar bile bu efsaneye inanmışlardır.

Atlantis efsanesinin etkisiyle çok sayıda edebi yapıtlar da yazılmıştır. Francis Baconun fizik bilimlerinin ideal devletini betimleyen "Nova Atlantis (Yeni Atlantis)", İsveçli Rudbeckin "Atland eller Mahneim (Atlantis ya da Mahneim)", Kristof Kolombu, yitik eski kıtaları aramaya çıkan biri olarak tasarlayan Katalan yazar Jacinto Verdaguerin "LAtlantida" adlı şiiri, Gerhardt Hauptmannın aynı efsaneyi simgeleştirerek, bir kadın oyuncuya âşık olan bir bilim adamının psikolojisine uyguladığı romanı Atlantis ve P. Benoitin "Atlantide" adlı kitapları bunlardan bazılarıdır.

Ayrıca jeoloji biliminde Atlantis adı resmi olarak, Atlas Okyanusunun yerinde bulunduğu varsayılan karalara verilen bir addır.

Comments